GÜÇLÜ ÇIKIŞ, ZAYIF TEMELLER

Seyfettin Gürsel ve Arda Aktaş

Türkiye ekonomisi, 2008’in ikinci çeyreğinde başlayan krizin etkisiyle 2009 yılında yüzde 4,7 oranında küçüldü. Bu küçülme, büyük ölçüde nihai iç talepte özel yatırımların düşüşüne bağlı olarak yaşanan daralma ile stok erimesinin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Dış talebin GSYH değişimine katkısı, küçülmeyi sınırlayacak şekilde, pozitif yönde olmuştur. Ancak bu pozitif katkı, ihracatta iyileşmeden çok, ithalattaki düşüşün, ihracattaki düşüşe oranla daha hızlı olmasının bir sonucu olarak gerçekleşmiştir.

2009 krizine giriş ve bu krizden çıkış sürecini daha iyi analiz edebilmek ve büyümenin orta vadeli performansını daha iyi öngörebilmek için, 2001 krizi ile 2009 krizini karşılaştırmak öğretici olacaktır. Ekonomide yaşanan küçülmenin boyutları açısından 2001 krizinin bir puan gerisinde kalan 2009 krizi, küçülmenin etkenleri açısından da 2001 krizinden farklılaşmaktadır. 2009 yılında yaşanan daralma büyük ölçüde özel yatırımlardaki düşüşten kaynaklanmıştır. Oysa 2001 krizinde özel tüketim ile özel yatırımların küçülme üzerindeki etkileri birbirlerine yakın ağırlıktaydı. İki kriz arasındaki bir diğer fark da, kamu harcamalarının etkisinden kaynaklanmaktadır. Kamu harcamaları, 2001 krizinde küçülmeyi arttırıcı; 2009’da ise küçülmeyi sınırlandırıcı bir etki göstermiştir.

Her iki krizde de net ihracat küçülmeyi sınırlandırmıştır. Ancak net ihracatın sınırlayıcı etkisi, 2001 krizinde çok daha güçlü olmuştur. Bunun nedeni, ihracatın 2001 krizinde artarken, 2009 krizinde düşmesidir. Çünkü 2001’de 2009’un aksine dış talep kısıtı bulunmamaktaydı. İçerdeki mali ve finansal kırılganlıkların bir sonucu olarak patlak vermiş olan 2001 krizi, şiddetli kur, faiz ve enflasyon şokları yaratarak iç talebin muazzam ölçüde daralmasına neden olurken; net ihracatı önemli ölçüde artırmıştır. Buna karşılık, 2009’da bankacılık sistemi sağlam ve likit kalırken, küçülme küresel krizin etkisiyle ortaya çıkmıştır.

İki kriz arasında en büyük farklılıklardan biri de stok davranışlarında gözlemlenmektedir. Stok değişimlerinin GSYH değişimi üzerindeki etkisi büyümenin istikrarlı olduğu dönemlerde oldukça sınırlıyken; krize giriş ve krizden çıkış süreçlerinde bu etki artan stok hareketliliğine bağlı olarak artmaktadır. Stok değişimdeki artış 2001-2002 yıllarında görece sınırlı kalırken, 2009 krizinde stok erimesinin krize katkısı şaşırtıcı biçimde büyük olmuştur. Bu nedenle krizden çıkış sürecinde de stokların katkısının büyük olması beklenmelidir.

Krizden çıkış, baz etkisinin de yardımıyla 2010’da yüksek bir büyüme vaat etmektedir. Ancak orta vadede Türkiye ekonomisinin temel zaaflarının büyümeyi sınırlandırması beklenmelidir. Yatırımlarda canlanma çok yavaş gelişmektedir. Diğer taraftan kapasite kullanım oranı halen son derece düşüktür. Özel tüketimin ve kamu talebinin orta vadede sınırlı kalacağı varsayımı altında, yatırımların hızlanmasının ancak ihracat ağırlıklı bir büyüme rejimine geçişle mümkün olacağını düşünüyoruz. Büyümede rejim değişikliği ise ancak Türkiye ekonomisinin rekabet gücünü arttıracak yapısal reformlara ve istikrarlı iktisat politikalarına bağlıdır. Bu gerçekleşmediği takdirde gelecek yıldan itibaren Türkiye ekonomisinin yeniden düşük büyüme rejimine geri dönmesi yüksek ihtimaldir.

Araştırma notuna ulaşmak için aşağıdaki linke tıklayınız.

pdf. ArastirmaNotu069

doc. ArastirmaNotu069